27 Aralık 2011 Salı

hediye sorunsalı

  2012 hayırlısıyla bi gelse de kurtulsak diyorum artık.Zira saçma sorulardan ve isteklerden gına geldi.Mağazacılık yapanlar bilir özel günler biz çalışanlar için dehşet eziyettir.İzin vermezler ve çalışma saatlerin artar.Müşteri her zaman haklıdır lafı sonuna kadar işler ve sizi çileden çıkartır.
   Her sene sonunda olduğu gibi bu sene de hediye alma işini son ana sıkıştırmaya çalışan müşterilerimize vermeye çalıştığımız hizmet her ne kadar onları memnun etmese de yapcak bişi yok.Bir kere insan denilen yaratık memnuniyetsiz olmak için elinden geleni ardına koymaz.Saatlerce gezer elini kolunu doldurur kasaya gelince kuyruk varsa beklerken oflanır puflanır sıra ona gelir bu kez para ödeme işine gelince onun arkasındaki onlarca insan oflamaya puflamaya başlar.Neden?Çünkü bavul misali çantasından bulupta çıkaramadığı cüzdan yüzünden ödeme aksar kasiyer bekler bekler beklerrr arkasında sırada olanlar bekler bekler bekleer.Onunla yetinmez bi de aldığı on bin tane şeyi paketletmek ister.İstemek hakkı eyvallah ama paket beğenmez,paketin üzerine yapıştırılcak çiçeğin rengini beğenmez falan.Madem beğenmiyosun git kırtasiyeden paket malzemesi al otur evde kendin yap,bizim şirket bu kadarını yapıyor napalım yani.Ha bide sırada araya kaynamaya çalışanlar da cabası.Neyine araya kaynıyosun millet sırasını yedirir mi?Bakar araya kaynayamaz gelir personele car car öter.Neymiş efendim raflarımız ne biçimmiş çocuğun kafasına oyun düşmüşmüş bizi dava edip şirketimizi kapattırcakmış falan yetiyosa gücün yap tabi ama yetiyosa yetmiyosa laf salatası yapma rica ediyorum.Biri gelir raf düzeninden şikayetçi olur falan.Neymiş o kitap grubunun orda ne işi varmış önceden başka yerdeymiş falan aynı yerdeydiler diyosun yok dio ordaydılar.Tabi tabi Allah'ın her günü sen gidiyosun o mağazaya zaten.Apayrı bi müşteri grubu var ki onlar daha da evlere şenlik.Hediye ne önerirsiniz grubu?Ne bileyim ben ?Hediye alacağın insanı tanımıyorum etmiyorum hoş zaten ben normal zamanda bana ne kitap önerirsin diye sorana da uyuz oluyorum.Ben o kadar şey anlatıyorum gidip istediği kitapla apalakasız kitap alıyor adam ya da kadın her ne haltsa.Madem ne alcağını biliyosun sorma ya da istediğin o değil onu istiyormuşsun gibi gösterme.Hepsinden öte bi de çalışanlarımız var ki evet efendim sepet efendimciler beni delirtiyorlar.Müşterinin karşısında sürekli bi 'efendim'le hitap etmeler falan.Efendim mi neee?Ne saçma bi tabir bi kere o benim niye efendim oluyo nedir yani.Bi ezilip büzülmek bi kırılıp geçmek karşılarında.Sen böyle yap tepene çıksınlar.Sen böyle yapınca kasaya geldiklerinde paket yapılmasını isterken bile elli çeşit havaya giriyor adam ya da hatun kişi.Etiketini söktünüz mü ? Başka paket yok muydu?Hediye alcağım kişi kırmızı rengini sevmez başka renkte paket süsü koyun,büyük/küçük poşet verin bilmem ne ?Sonra indir havasını indirebilirsen adamın ya da kadının.Delirmemek elde değil.En şeker müşteri ne alacağını bilen müşteri.Gelir alır parasını öder gider.Paket istiyorsa sana yaptırmaz paketleri ister gider evde paşa paşa kendisi yapar.Bazı firmalar paket servisi vermiyor.Kapısının önüne bi top paket kağıdı koyuyor dilersen sen yapıyorsun dilemezsen yapmıyorsun çalışanları çok ta bağlamıyor keşke bizim şirkette aynı sistemde çalışsa.Paket kağıdını alan başımızdan gitse de onun eziyetiyle uğraşmasak neyse ki son bir kaç gün kaldı onu da atlatırsak herşey düzene girecek diye umut ediyorum/ediyoruz.
   Yine de nice güzel sağlıklı yıllara...

25 Aralık 2011 Pazar

2011biterkene

        Malumunuz 2011 de bitiyor çok şükür.Elimizde ne var dersek 2011 yılına dair saçma sapan bi dünya şey sıralayabilirim.Gidenler gelenler gidemeyenler daha neleer neler.
       Hayatımın en boktan yıllarından biride buydu desem yalan söylemiş olmam heralde.Kendi kendime yaptığım saçmalıklar,aldığım kararlar bilmem neler beni baya bi çalkaladı.Hayır neyin kafasını yaşıyosun deseler ona da verebilecek bi cevabım yok.Kendi kendime saçmalamadım işte ne var?Haklı olmak ya da olmamak tartışılır.Bence haklıydım onca haksızım ötekince haklıyım berikince haksızım falan filan.Bu yıl nedense bi saçmalama moduna girdim hatta çizmeyi aştım kimilerini kırdım belki hala kırık olanlar var güvenmeyenler var artık ona bişi diyemicem.Sil baştan 2011 yaşatamam belki ama 2012 böyle olmayacak bunun garantisini veririm.Bana güvenmemelerini anlarım çünkü ben doğru bi insanken güvenilirliğimin dip noktasına geldim.Hala kendime inanamıyorum bunu nasıl yaptım anlamıyorum neyi kimden saklıyosun neden saklıyosun mantığı nedir ???Herşeyden önemlisi herşeyi herşeyi herşeyi ihmal edişim.Hayatın bitmesini isteyişim var ki evlere şenlik.Başlayamadığım bir evlilik koşuşturmacası da bunlardan biri zaten.Karşımdakinden ziyade sanırım ben kendimden emin değilim.Sanırım dedim o kadar emin değilim ki sen anla.Yoksa şundan çok eminim ki beni seviyor çok eminim ki evlensek gerçekten çok mutlu oluruz çok eminim  ki biz bi hayatı çok güzel paylaşırız evet bazı durumlar beni geriyor ama o da törpülenebilir bir durum.Her gece yatağıma yattığımda bizim için dua ediyorsam hislerim hala eskisi gibidir ya da her canı sıkıldığında onun üzülmesine üzülüyorsam ya da canım sıkıldığında aradığım ilk insansa ben hala onunla alakalı iyi düşünüyorumdur.Seviyorum işte ötesi yok bunun.Evet bazen bazı şeyler beni delirtebiliyor ama o da anlık dün bunu farkettim anlatırken.Vicdanım yanlış şeyler yapmayı kabullenmiyorsa sadece dilimde vardır bazı şeyler ve ben şu konuda kendimden çok eminim ki bana yapılmasını istemediğim şeyi ben başkasına asla yapmam.Gözümle görmediğim şeye de oldu başıma da bu geldi dememem gerekiyormuş bunu farkettim.Aslında hiç bir şey planladığım gibi gitmedi,kendi tarafıma yansımadan biter bu iş diye düşünürken ya da karşılıklı hiç bir şey olmadan biter herşey sıkılır yine vazgeçer diye beklerken (ki 8 ay bazı şeyleri saklamamda ki sebep te budur bi bakıma ) bu raddeye gelmesi gerçekten beni şaşırttı ve şu an elim kolum bağlı ne yapacağımı bilemez durumda öylece saçma salak bir noktada bekliyorum.Ne söylersem söyleyeyim ikna olmayacak bir ''ailem'' varken ne yapmak gerektiğini inan hiç bilmiyorum.Beni ikna et diyo ikna olmak istemezken seni nasıl ikna ederim onu da bilmiyorum ya hadi neyse.Ama şu var ki içimde tek bir ses var ki beni şu zamana kadar yanıltmadı eminim bundan sonra da yanıltmaycak diyor ki sen ne dersen de ne kadar zorlanırsanız zorlanın bu iş olacak :)İçimdeki sesle yola çıktığım her vakit elim boş dönmedim eminim ki bu kez de dönmeyeceğim her şey olmak için vaktini bekler buna inanırım bu işte de bir vakit var henüz gelmedi ama gelecek ve olacak bu iş bence.Ama kendimden emin olduğum vakit.
    Blog yazmak için sayfayı açtığımda gayet esprili şeyler yazmayı planlarken bu noktaya nasıl geldiğimi anlayan varsa beri gelsin :)Başka bi zamana inşallah.Hadi bakalım selametle...

13 Kasım 2011 Pazar

fırtına

   hayatımın bir noktasında çakıldım kaldım.belirsizliklerle dolu dört bi yanım.neye güveneceğimi şaşırdım.ne istediğimi bile bilmiyorum.döktüğüm tonlarca gözyaşı ne için onu da bilmiyorum aslına kalırsa.onunla hiç yaşamayacağımız geleceğime mi ağlıyorum yoksa onun hala bazı şeylerde saçma şeyler cevaplar vermesine mi,bişi yapmayıp öyle geminin su almasını izlemesine mi bilmiyorum.üç sene dile kolay.koskoca üç sene geçirmişiz birlikte.elimizden hiç pahasına basıp gidiyor senelerimiz çünkü hiç bişi yapmıyor.bunca mücadele ne için veriliyor bilmiyorum.neden daha cesaretli olamadığına da üzülüyorum aslına kalırsa.her işte bir hayır vardır dedikleri böyle bişi mi aslında bilmiyorum ki.artık ne savaşacak gücüm var ne keyfim kaldı ne bilmem ne.hayallerim acıyor.düşündüm de bunca mücadeleyi keşke zamanında vermiş olsaydım da en azından uğruna senelerce gözyaşı döktüğüm,uğruna delicesine kalp çarpıntıları yaşadığım adam şu an yanımda olsaydı.bitiyoruz ve sen bunu görmüyorsun.belki de üzülmüyorsun belki de işine geliyor ne bileyim.zaten evlenmekle alakalı sorunların vardı belki böylesi hoşuna bile gidiyor bilemiyorum artık.başta da dedim ya artık kime neden güveneceğimi bile bilmiyorum.dipteyim.gerçekten dibi buldum.hayatımın hiç bir karesinde o evlenirken bile dibi boylamamışken ben şuan da dipteyim.kalbimde cam kırıkları ben sağa sola döndükçe kalbimi parçalıyor.derine batıyorlar tek tek.küçücük bir umudum kalmadı artık onunla yaşayacağım geleceğime dair.her nefes alışımda ciğerlerime hava değil sanki zehir doluyor.ailemin haklı çıkmasını istemediğim zamanlarda hep onlar haklı çıkıyor ya işte belki de en çok bundan nefret ediyorum.

20 Temmuz 2011 Çarşamba

boşa geçen zaman

     Saatlerdir ekrana bakıyorum bi o sayfayı açıyorum bi bu sayfayı açıyorum altı üstü 2 sayfa arasında gidip geliyorum ve bundan zerre zevk almadığımı farkediyorum
   Şu ekrana bakıp yapabilcek hiç bişeyimin olmadığını farketmek hepten canımı sıkıyor.Akşamüzeri işten eve döndükten sonra yaklaşık hatta yaklaşık değil tam olarak bir saat onbeş dakika kadar dokuz yaşındaki kuzenime canının sıkıntısını nasıl giderebileceğini anlattım ama bi arpa boyu yol gidemedim.Ya şimdiki çocuklar çok doyumsuz ya da biz gerçekten zamanında çok itaatkardık.Önüne resim yapmak,kitap okumak,
günlük tutmak gibi basit alternatiflerden başlayıp enteresan bir kaç tanesiyle devam ettiğim halde çözüme ulaşamadım.Sonuç AMA BANA HALA CANIMIN SIKINTISINI GİDERİCEK BİŞİ BULAMADIN oldu.ne yapayım yani takla falan mı atayım.
   Ya biz eskiden böyle değildik ya.En azından kendi adıma ben böyle değildim.Dikkat çekmeye çalışan bi çocuk hiç olmadım.Cool takıldım hep.Etrafımda dönenler pek umrumda olmadı.Şimdiki çocuklar böyle değiller dünya onların etrafında dönsün istiyolar ki gerçekten asap bozucu.
   Günlük tutmaktan,kitap okumaktan,resim yapmaktan,müzik dinlemekten,tv izlemekten,pc başında vakit geçirmekten başka ne seçeneğin var senin çocuk.Bi otur ya bi sus hatta ve sahip olduğun bütün bu nimetlere şükret çünkü dışarda dünya çok eğlenceli değil.Hatta son derece asap bozucu.Bi kere insanlar son derece iğrençler,yalakalar,iş bilmezler ve canını sıkarlar öyle böyle değil.Keşke 9 yaşında olsam.Keşke olsam yani.
 

13 Haziran 2011 Pazartesi

ödev

        Okulu bitireli 10 sene olmuş ben hala ödev yapıyorum.Neymiş efendim Tina'yı bi cümlede tanımlayınızmış ödevimizin konusu.Nasıl bi cümle istiyosun acaba ?Cümle var cümle var.Misal;Tina çok iyi bi arkadaşımızdır da bi cümle Tina hayatımda gördüğüm en eğlenceli,en hırslı,en zıpçıktı,en duygusal,en romantik,en mızmız,en geveze,en iyi,en oyuncu bi arkadaşımızdır da bi cümle.Buyur hangisini istersen onu kullan. :))Şaka şaka :)
      Efenim malumunuz son 1 haftadır bazı olaylardan dolayı komedi dans üçlüsü olan bizler baya bi çalkalanıyoruz.Doğru bildiniz ortamın sansasyon manyağı ben ortalığı yine birbirine kattım.Hay dilimi eşek arısı soksaydı da bazı şeyleri bu zamana kadar söylememişim bundan sonra da söylemeseydim de bunca sarsıntı yaşamamış olsaydıkBülbülün çektiği dilinden...
     Hayatım boyunca bazı şeyleri kendime sakladığım hep olmuştur.Bu ilk değildir ve muhtemelende son olmayacaktır.Neden böyle yaptığımın bi açıklamasını sormayın bi nedeni yok.Tamamen herşey benim iç dünyamla alakalı.Bi kere yapı olarak yenilgiyi kesinlikle ve kesinlikle kabul edemiyorum.Ben düşersem benden destek alanlarda düşer diye ne kadar düşersem düşeyim açık vermiyorum.Halledebiliyorsam içimde hallediyorum halledemiyorsam zamana bırakıyorum beynimin gerilerinde bi yerde çözülmeyi bekleyen sorunlar arasına karışıp gidiyor.İnsanlarla alakalı bazı sıkıntılarım var kimseyi kolay kolay kabul edemiyorum kabul ettiklerimide ne yaparlarsa yapsınlar bi çırpıda silip atamıyorum çünkü içim elvermiyor.Ne olursa olsun iyi tarafı bende hep ağır basıyor.Ama eğer karşımdaki insanı sevmedimse şu veya bu şekilde ondan kurtulmanın yollarına bakıyorum falan.Hayatımda çok insanın olması benim için pek anlam taşımıyor yani.Yanlış ama yapabilecek bişeyim yok.Herkese ayırabilecek kadar vaktim yok.İki elim kanda dahi olsa vakit ayıracağım insan sayısı çok çok çok azdır.Emily ve Tina bunlardan en önemli iki tanesidir.
   Emily;benim 15 senelik dostum hatta dosttan da öte.Beraber büyüdük.Beraber ağladık,beraber güldük,beraber hayaller kurduk,yeri geldi aynı adamları beğendik,aşkımızdan ölüpte çaresizliğimizde hep yanyanaydık.Dönüp geriye baktığımda neler neler yaşamış olduğumuzu farkediyorum.Emily çatlaktır.Sürekli güler,eğlencelidir,pek konuşmaz ya da garibim konuşcakta bizden ona sıra gelmez.Aramazsan seni aramayı unutabilir art niyetinden değil unuttuğundandır.Benim bi konu hakkında ne düşünceğimi ne tepki vereceğimi çok iyi bildiğinden dank diye söylemezde nabzıma göre şerbet verme yoluna gider.Anlayışlıdır,iyi bi dinleyicidir,rahatlatıcıdır,akıl hocamdır.Koruma iç güdüsü gerçekten çok fazladır,birini sahiplendiyse sonuna kadar onun arkasında durur.Ayrıca bu zamana kadar kararlarıma bağırıp çağırsa da bazen hep saygı duymuştur.
     Tina Emily'den daha hırslıdır.Bişey kendi istediği şekilde olmazsa aşırı hırs yapar ve o şeyi istediği şekle sokar.Karşı cins kendini sevmesin diye elinden geleni ardına koymaz çünkü erkek denen varlığa güven duygusu bazı nedenlerden dolayı baya azdır.Dışardan bakıldığında çok eğlenceli,çok huzurlu,çok mutlu bi hayatı varmış gibi Tina'nın içinde uzunca zamandır biliyorum ki hep bi fırtına var.Tina bi de çok bilmiştir.Bişeyi bilmese bile bilmediğini kimseye belli etmez illa ki onun üzerine bi yorum yapar karşısındaki adamın lafını ağzına tıkar.İstemediği bişeyi siler atar umrumda bile olmaz.Canını acıtana ikinci bi şans vermez.İnsanlara kredisi en yüksekten verir karşısındaki artık nasıl kullanırsa.
     Uzun senelerin getirdiği bazı duygular olur insanlarda.Bende,Tina da ve Emily'de de aynısı var.Birbirimizle aşk yaşıyoruz resmen.Paylaşmak istemiyoruz,hakkımızda herşeyi bilmek istiyoruz,bilince bazen anne tepkisi veriyoruz ki bu çok yanlış o anne tepkisi vercek diye susabiliyoruz sustuklarımız içimizde büyüyor,vicdan azabı oluyor,içinden nasıl çıkcam oluyor,ya anlarsa oluyor oluyor da oluyor.hayatımda ilk kez böyle bişi yaptım.İlk kez yaptım ama ikinci kez aklıma geldi.İlki de ameliyatımdı.Kesinlikle söylemeyi düşünmüyordum onu da ama hangi dürtü bana söylemem gerektiğini söyledi bilmiyorum ama söyledim işte.Dedim ya yenildiğimi en yakın arkadaşlarım bile görsün istemiyorum.Çünkü onlar beni güçlü biliyoken acizliğimi görmeleri ve benden destek alabilecekken alamayacak olmalarını düşünmeleri benim canımı yakıyor ve ben içimde kopan fırtınaların çoğunu saklıyorum.Annemden sakladığım gibi en yakın arkadaşlarımdan da aylarca bazı şeyleri sakladım.Evet bulunduğum yer ve birlikte olduğum insan dışında hayatımda hiç bişi yalan değildi.Güvenilmez bi insan değilim,hiç olmadım onlara karşı hiç olmayacağımda.Bugün birinin eline iğne batsa koşa koşa yanlarına gidecek ilk kişi benim,Bundan sonra hayatlarında bana yer verirler ya da vermezler kendi bilecekleri iş ama ben böyleyim işte elinizdeki malzeme bu.Şunu kabul etmelisiniz ki Nell bişiyleri kafasında oturtmadan söylemiyor.Öğrenince şaşırmayın.Kafasında oturtması bu kez 8 ayını aldı bi sonrakine belki 10 senesini alacak nereden bileceksiniz ki...

9 Mayıs 2011 Pazartesi

aylar olmuş

       yazmayalı aylar olmuş.vakit var mı desen yok.malum bi de siteye giriş engeli zartı zurtu derken adamı soğuttular vs.aslında düşüncek olursak insanı hayattan soğutan şeyler hep önüne engel konulması.ki ben gelemem böyle şeylere.bana bişeyden dolayı önüme engel konulursa ya ben o şeyin üzerine çok gidip sahip oluyorum ya da tümüyle boşluyorum.ama nedense hep sahip olmam gereken şeylere değil olmamam gereken şeyler için hırs yapıyorum.lanet olsun!!! pardon lanet olsun demicektim geçende bunun yüzünden annemden laf yedim.
     hayat şu aralar pek bi lanet olsa da annem yasakladı.lanet okuma o lanet döner dolaşır seni bulur.doğru mudur değil midir bilemem ama annem diyosa doğrudur.nedense o ne derse doğrusu çıkıyor.misal annem bana ticketını cebine koyma düşürürsün dedi ki ben o ticketı aylardır cebimde taşıyodum bişi olmuyodu o söyledikten sonra kayboldu lanet şey.gelde lanet etme.zaten o düştükten bi kaç ay sonra da çalındı.
    çalındı demişken çantam komple çalındı.geçen haftaydı salı günüydü.1 hafta geçmiş üzerinden ama ben hala üzerimden sıkıntısını atabilmiş değilim.hayır insanın canı neye sıkılıyo biliyo musun ?mağaza içersinde insanların girmemesi gereken bi yerden çalınmasına.dışarda çaldırdın diyelim amenna dicem.uyuz olcam yine ama bu kadar olmıcam belki.hani dışardasındır,it kopuk doludur olabilir insanın başına gelebilir gelmesin aslında istediğimiz bişi değil de sokakta olması daha bi anlamlıyken mağazanın deposundan onca çanta varken benimkinin gitmesi enteresan ve sinir bozucu zart zurt.
    onu geç insanların insan olmadığı bi memlekette yaşamakta çok uyuz.kime güvenebilirsin ki.başına türlü çeşit olay gelirken saygı duymasını beklediğin insanlar sana gerzekçe yorumlarla geliyorlar.bi sus abi bi sus.zaten insanın canı sıkkınken en olmadık adam gelir sana en olmadık lafları söyler ve defolur gider başından ya da gitmez.ya da örnekler sunar sana.dünyanın başka yerinde var mıdır bilinmez ama bizde var.canın sıkkındır gider dersin ki böyleyken böyle oldu canım sıkkın karşındaki başlar vah vaah bizim de bilmem kimin başına gelmiştiyle başlayan cümleler ardı ardına dizilirken senin derdin arada kaynaar gider.çok eğlenceli di mi.bi de kendi dötünde kıl çıksa senden bilcek adam silsilesiyle uğraşırsın ki evlere şenlik.zaten kendinin hiç kabahati yoktur bütün olay senden kaynaklıdır.oof of hayat gerçekten gerizekalı insanlarla dolu.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Hayallerim,aşkım ve ben

     Geçen hafta paşa paşa evimizde oturmuş ordan burdan konuştuktan sonra hayal kurmuştuk.Efendim şimdi hayal kurmak deyince insanın aklına hayal kurmak gelir.Bizimkisi öyle değil.Bildiğin hikaye yazmak gibi ama yazmadan sadece sözlü.Bu da nasıl oluyor,nereden çıktı denebilir.Normaldir bunu ilk kez duyanda bir şok etkisi yaratması.
      Ortaokul son sınıfta biz Ezgi'yle yeni yeni kanka olma modundayız,o dönemde bir Leonardo Di Caprio ve Matt Damon furyası var.Daha çok Leonardo furyası demek daha doğru.Titanik batmış millet hüngür hüngür ağlamış,millet bebek yüzlü Leonardo ya aşık olmuş,dergiler boy boy posterini vermiş derken Matt Damon durmuş mu ?Durmamış.O da oturup senaryo yazmış kankisi Ben Affleck le bi de üstüne oynamışlar adı da türkçeye Can Dostum diye çevrilmiş millet filme bayılmış ama Matt Damon ve Ben Affleck ikilisinin üzerinde pek durulmamış yani en azından Leo Di Ca kadar değil.Buraya kadar herşey tamam.
       Ezgi ve Yasemin ikilisi(Yasemin Ezgi'nin çocukluk arkadaşıydı)bu konuda ayrıma düşmüşlerdi.Yasemin Leo'cu Ezgi Matt'ci.İkiside birbirine sevdikleri adamı savunur bilmem ne de bilmem ne .Gel zaman git zaman bana da sordular sence hangisidir diye ben de Matt Damon dedim.Adam daha doğal geldiğinden midir yoksa Ezgi'yi çok sevdiğimden midir bilemem adama tutuldum.Bu sefer Ezgi'yle ben Yasemine'e bu konuda karşı olduk.Sevmiyoduk işte adamı zorla değil ya ?Gerçi sevsen ne olur babanın oğlu mu o senin demezler mi adama derler ama işte yaş 14 15 lere gelipte kanın damarlarında fokurdadığında birilerine hayranlık duymaya başlıyosun,film yıldızı ya da şarkıcı ya da bilmem neci sonra da adına da aşk diyosun.Yemezler anam.Yaşadım ordan biliyorum.
     Konuyu fazla dağıttım esas anlatmak istediğim şey bu değildi.Nerde kalmıştık?Hah.Buldum.Ezgi'yle Yasemin bu ikili üzerine oturup hayal kurmaya başlamışlar.Hatta sanırım sadece bu ikili de değil.Arada dünya kadar Holywood yıldızı amca teyze falan da vardı sanırsam.Bi dünya şey işte.Onlar Türkiye ye geliyo bilmem ne oluyo falan da filan derken Ezgi bunu bana da öğretti.Bak böyle böyle bişi var sende katılır mısın?Eyvallah dedim dinlemeye başladım bunları başta.Şimdi hatırlamıyorum nasıl olduklarını ama baya baya senaryo yazmaya başlamıştı hatunlar.Başta pek Holywood takipçisi olmadığım için kimler olduğunu anlamasamda sonra sonra bende alıştım.
     Derken araya yaz tatili girdi,tatile gidildi gelindi,liseye başlandı.Biz Ezgi'yle aynı okuldayız.Mutsuzuz ama en azından birbirimizi geçmişten tanıyoruz bu yüzden bi nebze daha rahatız arka sıramızda Tuğba var ve o da son derece mutsuz bizim gibi derken biz oturduk bu lise de zaman böyle geçmez hadi hayal kuralım demeye başladık Ezgi'yle.Baş kahramanımız Matt Damon,Ben Affleck onların o zamanki sevgilileri Winona Ryder ve Gwyneth Paltrow.Türkiye ye geldiler bizi buldular ünlü olduk yok biz oraya gittik falan filan derken canımız bunlardan da sıkıldı..Dersler başlamış zaten biz lise de yeniyiz,pek korkumuz yok ama yine de yeni diye bakıyolar adama kurduğun hayaller iyice birbirinin aynısı olmuş derken bi gün teneffüste sırada oturmuşuz arkamızda yine Tuğba var Ezgi'nin aklına bi fikir geldi.
     Hadi bişi yapalım ? Şu kapıdan girecek ilk kişinin hayatını inceleyelim onu takip edelim.Haydaaaaaaaaa !!! Nerden esmişti aklına ki şimdi.Sanatçı kişilik aykırı olcak ya illa.Kabul ettik şaşkınlıkla.Önce abuk sabuk bi tip girdi beğenmedik,sonra bi kız girdi onu da beğenmedik sanırım sonra bi kaç kişi daha girdi onlara da kulp bulduk ve en sonunda biri girdi ki sorma .Ta ta taaaa hayatının hatasını Holywood yıldızına benzemekle yapan bir şahsı muhteremdi ki sorma gitsin.Tamam dedik bu olcak.Biz onun hayatını takip ederken,sınıfımızdaki Matt Damon kılıklıyı da göz hapsine almıştık hatta yetmedi mahalle serserisini de aynı zamanda takip ediyorduk derken bize bir oyun daha çıktı.Hadi bunların üzerinden hayal kuralım.Oy birliğiyle kabul edilmişti.Yalnış olmasın ama figüran oyuncularla beraber hiç yoksa 50 kişilik bi kadromuz vardı.Okulda anlaşılmasın diye hepsine ayrı ayrı yabancı isim soyisim bulmuş bunları ezberlemekle kalmamış çoğuna hayat hikayesi uydurmuştuk.O 50 kişilik kadro da tabi ki biz de vardık başrol oyuncuları olarak.O zamanlar sodyum klorür ün simgesi nedir diye yarım dakika düşünen biz x kişinin hikayedeki adı konumu olayını daha saniyesinde sıralamaya başlardık o derece.Derken derken o kadar çok hikayemiz o kadar çok karakterimiz oldu ki yazsak gerçekten kitap olurdu.Onlarla yattık onlarla kalktık kimse yazdıklarımızdan bişi anlamadı anlamadıkları için biz daha mutlu olduk falan derken yaş 26 olmuş biz hala hayali karakterlerle yatıp kalkıyoruz.Mutlu muyuz?Evet.Ömrümüz yettiğince bu yola başvurcak mıyız?Evet.Çünkü bu hikayeler bizim sorunlarımızı çözmemize de yardımcı oldular.Yüzyüze konuşursak birbirimizi kıracağımıza emin olduğumuz şeyleri hikayelerdeki karakterlerin üzerine yükleyip o şekilde anlattık sorunlarımızı ve o şekilde anlaştık,onlarla büyüdük.Psikoloğumuz oldu bi yerde,bi yerde can sıkıntımızı giderdi vs vs.
    Oturun hayal kurun.Ayağı yere bassın ama bi o kadar da bulutların üzerinde uçsun.Tıpkı bizimkiler gibi...

9 Şubat 2011 Çarşamba

random

      Yaşım itibariyle kulağa pek inandırıcı gelmesede toplamda 13 14 senedir kitap piyasasının içerisindeyim ve yüzyıllar olmuş gibi.Evet evet bildiğin yüzyıl geçmiş gibi.Açıkçası bu iş piyasasında köhnedim ve gerçekten insanlarla hatta insanların dağınıklığıyla uğraşmaktan bıktım.Bide annem bana kızar "Nesss bu odanın hali ne" "Ne varmış halinde" derim kızar.Sonra peşi sıra yüzbintane öğüt gelir falan filan.Ama bilmez ki kızı bir gün içerisinde kaç yüz bin kere mağazasını toplar.İş ayrı der ev ayrı.Haklı bi bakıma da neyse.Ama size yemin edebilirim ki ben düzen manyağı bir insanım.Bişiler düzensizse çıldırırım gelin görün ki iş beni bi yer düzenlemekten nefret ettirdi.Haklı mıyım evet.Herneyse haklılığımı tartışmayacağım çünkü zaten haklı olduğuma çoğu kez inanmayıp bi de o senin mesleğin toplayacaksın tabi diyeceksiniz falan hiç gelemem böyle şeylere.:P
    Allah'ım ne bitmek tükenmez yarı dönem tatilidir bu.Uzadıkça uzuyor,iki hafta bir bitemedi lanet olsun.Biz öğrenciyken o tatil hemen biterdi ya.Bi de tatil sonrasına bilmem ne ödevleri olurdu onları yetiştirmeye çalışırdım tatilden bişi anlamazdım inek olunca insan böyle oluyodu işte.Bi de bizim zamanımızda mantar gibi türemiş alışveriş merkezleri yoktu.Vardı bir iki tane orasıda eve uzaktı ne işimiz vardı çıkmazımız dururken mahalle marketi greens varken uzaklara gitmenin.Bi de biz korkaktık ya.Valla bakk.Millet karneyi alınca o zaman modaydı Mc Donaldsa gidip yemek yerdi arkadaşlarla takılırlardı gezerlerdi biz de saf saf evde otururduk.Biz diyorum Ezgi'yle ben.Ne saftiriğiz ya.Hava kararmadan evde olmalar falan.Off off.Herneyse geçmişe mazi derler.Bu arada duam şudur ki tatilin son günü kar falan yağmasın sonra tatil uzar falan maazallah.Allah korusun dağlara taşlara yarabbimmmm :D 
   Onu geç şu günlerde takıldığım bir konu daha var ki gerçekten insanı geriyor.Sanki mağaza 2500 metrekareymiş gibi insanlar bişi soruyo nerde diyo mesela diyosun üst katta kişisel gelişimde orası nerde diye soruyo.Arkadaşım sen oraya gezmeye geliyosun dimi ben sana aradığın şeyin yerini söylesem o gezmek olmaz ki.O zaman esnaf hesabı yapalım sen istediğini sor ben veriyim alcaksan al almıycaksan gezme defol git mağazayı da batırma. 
   İşin açıkçası şu günlerde bu işe başlamamda katkısı olan insana küfür mü etsem dua mı etsem diye düşünüyorum.Neyse geçicek bunlarda geçicek valla bak.Ara tatil de bitcek sevgililer günü de biticek hepsi geçicek söz veriyorum.
   Sevgililer günü demişken geçen gün kalakaldım.Hatun sevgilisine bildiğin kar küresi aldı ya.Adamlara kızıyoruz peluş ayı almış diye ama kızlar kar küresi aldıktan sonra peluş ayı almaları o kadar da abes değil bence.Yani ikisi birbirini tamamlıyor.Ben o kızın sevgilisi yerinde olsam o kar küresini alır,tövbe tövbeeee.Terkederim ben o kızı ya.Bi de kampanya kitaplarımız var.İçinde ne kadar aşk geçen kitap ismi varsa kampanyaya girmiş.Bi tanesi var ki erkeğin canı yanar kadının ruhu duymaz mı ne öyle bişi.O kitabı bana sevgilim olacak şahıs alsa kafasına geçiriim.Yeminle yaparım yani.Git kolye al çakmak al ne bileyim cart al curt al.Kar küresi bi adama alınır mı ya.Kar küresi dediğin şey kadınlara alınır adama kar küresi alındığı nerde görülmüş.Ama şükrediyorum bu sene o kadar yoğunum ki hiç kimse bana gelip "sevgilime ne alayım"diye sormadı.Şükür yani.İnsan yakın arkadaşlarına sorar tamam o kabul ama hiç tanımadığı birine sevgilime ne alayım der mi insan allasen.Ya da bırak hediye falan alma.Boşver.
  Her ne idiyse artık.Canım biraz sıkkın da bu ara iş yoğunluğundan yazayım istedim.Yoksa hayat bana hala güzel.Kendimi seviyorum bi kere.Aman da amaann ne kadar şekermişim,yemeyip yanımda yatılırmışş,çok tatlıymışım ooh miss :D

23 Ocak 2011 Pazar

Müşteriler ve eziyetleri

Bir avm de çalışıyorsanız bu büyük bir işkencedir.Bir avm içinde mağazanız olmasına rağmen sırf şirketiniz istiyor diye o avm içinde bir de stant kuruyorsanız bu daha büyük bir işkence.Bu da yetmiyor o avm içindeki o aptal standın başında durup avm nin danışması olmasına rağmen danışma görevi yapıyorsanız olay hepten sıkıcı bir boyuta ulaşıyor emin olun.
     "O nerde?" "bu nerde?" "wc nerde?""bilmem ne mağazası nerde?" Kardeşim kafanı kaldırıp bi baksan arkamdaki roll-up ta zaten şirketin adı yazıyor.Hani danışma yazıyor da ben mi görmüyorum e be insafsız insan.Hadi görmedin diyelim sen hangi avm de kitap satan danışma gördün.Uyuzluk değil mi bildiğim halde hiçbir mağazanın yerini söylemiyorum.Ben cevap vericeksem ordaki danışma neden var?Onların aldığı parayı da bana versinler hem standta durayım hem danışmanlık yapayım elime yapışcak değil ya herneyse...
     Sorulardan en gerzeği "yukarı nasıl çıkabiliriz ?" bekleyin birazdan ışınlancaksınız bu avm de öyle bi özellik var.Tövbe tövbeee nasıl çıkcan mal ya asansörle ya merdivenle.Bir diğer soru "yürüyen merdiven nerde?"cehennemin dibinde.Ulan daha yeni girdin avm ye bi git ileri doğru zaten görcen.Ne kadar hazırcı milletiz ya.
     Geçende kadının biri gelmiş çok acelesi varmış yukardan kitabı aşağı getiremezler miymişte kitabın kapağındaki kız yeğeniymişte falanmış filanmış neyse istedik kitap aşağı geldi ama sorunu var dedi almadı ben yukardan alırım dedi o yukarı çıkarken ben zaten uyuzluğunu yukarı bildirdiğimden o kitabı yukardan da alamadı ohh canıma değsin sefam olsun yani.
     Standa gelen başka bi müşteri profilide şu:"Hadi sana kitap alalım.Alın güzel.Şunu alalım aşkım ya da anne ya da baba herneyse işte yanında kim varsa."Olmaz canım" "neden?" "şurası zart ""bunu alalım peki" "olmaz" "neden? "onunda şurası zurt" "peki" bu olmaz onun da şunu şöyle bunun burası böyle derken amaaan boşver şimdi deyip kitap almak isteyenin hevesi süper kursağında bırakılıp standın önünden defolup gidilir.
     Birde okuduğu kitapların hepsini tek tek gösterip bunu okudum bunu okudum bunu okudum bunu da okudum deyip yanındakine ve sanırım bi de bana hava atmaya çalışan salaklarda var.Napiim okudunsa yani.Banane.Ben sana diyo muyum şunu okudum şunu okudum diye.
      Ha bi de herşeyi okuduğumu sananlar var."Bunu okudunuz mu?" "Okumadım" "Hımm anladım.Peki konusu ne?" Bişi işte konusu kapağında kan revan bişi varsa gerilim kadın erkek varsa aşk kitabı arkasını oku beni neden zora sokuyorsun.Hadi diyelim ben mecburum sonuçta hepsinin konusunu biraz bilmeye ama gelipte bana kitap tavsiye et diyenlere uyuz oluyorum.İçinde şu olmasın bu olmasın ama şundan biraz olsun biraz da tuz karabiber ekledik mii yemeğimiz yenmeye hazırrr afiyet olsun sayın seyirciler hayırlı işler bol güneşler demek istedim napiim : ))
     Orda herşeyin olmasını bekleyen yukarı yönlendirildiğinde ve burası sadece bir stant denildiğinde bozulan yüzlerce gerizekalıyla uğraşmak hakikaten eziyet ama napıcaksın işim bu işte insanla uğraşmak :D

11 Ocak 2011 Salı

geçmiş geçmemiş geçmesin

   Muhtemelen okuduğum kitap beni geçmişe sürükledi bu gece.Kitapla bağlantılı olarak dinlediğim müziklerde geçmişimi tetikledi.
   Okuduğum kitapta liseye başlayacak iki kız var.Biri çok havalı ama ailesinde dünya sorunlar var annesi esrarkeşin teki onu sürekli terk ediyor babasının kim olduğu belirsiz diğerinin ailesi çok ama çok düzgün ama diğer kız havalı diye kız ona özeniyo falan filan.Havalı kızımız bir okul partisinde tacize uğruyor anlatacak kimsesi yok yapayalnız diğer kızla tanışmıyorlar daha partiden kurtulup mahallesine geliyor sönük kızımızda yalnızlığını gecenin bir saatinde atıyla paylaşıyor havalı kızımız sönük kızımızı görüyor ve o anda can sıkıntısından ona anlatıyo ve dostlukları öyle başlıyor falan bunlar hiç ayrılmıyorlar üniversiteye de beraber gidiyolar vs.sonrasında neler olacak bilmiyorum daha tamamını okumadım ama onların lise hayatları beni düşünmeye sevk etti.Bizim her ne kadar böyle dehşet sorunlarımız olmasa da bizi birbirimize bağlayan o kadar çok ama çok şey oldu ki.Ben hep derim biz beraber büyüdük diye : )
    Allahaşkına durun size dostluğumuzun başlama anını anlatmak istiyorum.Biz bu mahallenin elemanları olarak ilköğretim ve lise dipdibe olduğundan çok süper möö falan değilsen kaderindir aynı ilköğretim ve lise de okursun.İlköğretim değildi tabi bizim zamanımızda.İlkokul,ortaokul,lise ayrı ayrıydı.Liseden nefret ederdik falan orası ayrı bi konu.Neyse..
  Makus kaderimiz biz de ilkokulu bitirdikten sonra aynı binadaki ortaokula devam ettik.Birincisi süper möö değildik ikincisi ailelerimiz biraz pimpirikliydi bu konuda "Aman kızımız uzaklarda okumasın"falanlarla filanlarla mahallenin ortaokuluna devam ettik.İlkokulda aynı sınıfta değildik ama ortaokulda yollarımız kesişti.Hatta ilk iki sene birbirimizle pek muhattap olmadık.Bence ezgi çok güzel resim yapan biriydi ezgi'ce ness çok çalışan inek bi öğrenciydi.Ben ön sıra dedikodularından o arka sıra serseri takımı dedikodularından haberdar.Aslında hayata bakış açısı aynı ama bir türlü birbirimizle alakalı ortak nokta bulup konuşamayan tipleriz.Ezgi'nin bi arkadaşı var Yasemin bunlar çocukluk arkadaşı falan sürekli beraber takılıyolar falan derken bizim sınıfın pasif bi kızcağız vardı onu da yanlarına alıyolar sonra sonra.Hatunu o kadar eziyo ki süper inek takımı ve serseri takımı ayrı ayrı bizim iyilik melekleri dayanamıyolar falan ya da hikaye buna benzer bişi işte.Sonra beni de aldılar aralarına falan derken biz bi süre öyle takıldık orta son sınıftayız vs.O senenin yazında yine biraz görüştük derken lise kayıtlarında lanet olası mahallenin lanet olası lisesine başladık.İkimizde istemiyoruz ama aileler kesinlikle orası olucak diyorlarda başka bir şey demiyorlar.
   Gittik maalesef.Okulun ilk günü hemen herkes birbirini tanıyor.Çünkü ortaokul copy paste le liseye taşınmış.ctrl-c ctrl-v olay bu işte.
    Ezgi'yle asıl macera bundan sonra başlıyor aslında.Aynı sınıftaydık ve aynı sırada oturduk.Canımız sıkıldı bişeyler yapsak birileriyle tanışsak dedik arkamızdaki kız iyi birine benziyor dedik arkamızı dönüp Tuğba'yla tanıştık.Tuğba hikayesi de ayrı zaten onu başka bi zaman anlatıcam  : ))Bu okul çok sıkıcı hadi okul hayatına canlılık getirelim dedik boyumuzdan büyük sandığımız işlere kalkıştık.Aşık olduk,öldük,bittik.Hayal kurduk bol bol.Hayallerimize ağladık,hayallerimize güldük,hayallerimiz yüzünden küstük falan enteresan şeyler yaptık bol bol ama hep bildik ki ne olursa olsun arkamızda birbirimiz vardık ve olacaktıkta :)
    Geçmişe geri dönmek ister misin deseler?Ezgi'yi vericeklerse bana tabii ki de aynı saçmalıkları tekrar yaşamak için geri dönerim.Ezgi'nin hayatımdaki yeri gerçekten çok başka.Bi kere biz beraber büyüdük.Beraber ağladık,beraber güldük,beraber zıpladık,beraber saçmaladık neler neler yapmadık ki.Kitaptaki o iki kız gibi anılıyordu adımız.Ezgineslihan ayrılmaz ikilisi.Birbuçuk insan.Senin tamın nerde ya da senin buçuğun nerde falan Allah'ım ya aklımda şu an çok şey var .Bir kitap bir kaç şarkı nerelere götürüyor adamı.Hayat işte.
   İnsanlar seneler sonra bizi görüpte siz hala ayrılmadınız mı diye soruyorlar ya bi tane çarpıcan ağızlarına.Neden ayrılalım ki.O benim geçmişim.Hayatta elde ettiğim en gerçek şey.
O benim kankam ki bu da herşeyden öte bence...
Kankacım iyi ki varsın SENİ ÇOOOK SEVİYORUM : )